5 Kasım 2015 Perşembe

GİTMEK



Tipi gözlerimi açık tutmaya çalıştıkça kapanmaya zorluyor , buz gibi esen rüzgar önüne çıkan her şeyi bencilce kendine çekiyor ve her şeyi bütünleştirip tektipleştirerek görmezden geliyordu . Gözlerimi açmaya çalıştıkça belli belirsiz kar tanelerini görüyordum . Rüzgar önce yerdeki kar tanelerini havaya kaldırıyor sonra umarsızca etrafa tükürüyordu . Gözlerimi her kırpışımda farklı yerlere saçılarak toprağın üzerindeki en beyaz örtüye düşüyordu . Kirpiklerim her seferinde birbirine yapışıyor ve gözlerimi açmak için normalden daha fazla çaba göstermeye çalışıyordum . Yorgunluktan bitkin düşmüştüm , ağzımı isteksizce açarak nefes almaya çalışıyordum fakat küçük dilim anında kuruyor ve tekrar ağzımı kapatıyordum . Sanki hissettiğim her şeyi rüzgar alıyor ve hissettikçe daha çok istiyordu . Tüm sinir sistemimle hissetsem , midem yansa , bulansa , içim kavrulsa ve kussam bir fırtına çıkıp bu sefer beni de alıp götürecekti ./ Fakat var olmanın bir anlamı sınırda olmanın bir anlamı olmalıydı ve sanki bir lokomotif olacak her şeyin sebebiydi . Her şeyin genlerimce kodlanmış ve bunun olabilecekleri sınırlandırabileceği olasılığı da vardı  ; sanki kader gen haritamızdaki mikro sistemin bir sonucuydu . Yaşamak için ekstradan bir güç sarfetmek gerekmiyordu belkide . Organlarım'dan çıkan ısı beni bu donmuş kara kütlesi üzerinde sebebini bilmeden yürümeme yol açıyor ve aklıma gelen dirimbilimsel sorular mideme daha fazla çöküyordu ve dışsal gerçekliğe adapte olmaya bir dakikalık bir gecikmeyle geri dönmemi sağlıyordu . 

Ne kadar yürüdüğümü bilmiyorum ama artık tek sorunum soğuk hava kütlesi ve midemdeki sancı değildi . Neredeydim ve nereye gidiyordum ? Kimileri için bunun bir önemi yoktu çünkü doğduğumuz anda içine düştüğümüz sosyokültürel alan bizim yapabileceklerimizi sınırlıyor ve hatta ne yapmak istediğimizi dahi bilemeden bizi engelliyordu .Geriye dönüp bakmak için aklımı doğrulttuğumda arkamda neler bıraktığımı düşünmeye başladım . Belki de benim gibi nereye gittiğini bilmeden yürüyen binlerce insan ve hatta nefes alan veya almayan milyonlarca (şey)  aynı şeyleri farklı renklerde , kokuları farklı şekilde , maddeleri ve düşünceleri farklı şekilde  duyamsayan ve irdeleyebilen  her varlık acaba kaçı ne yaptığının ve neden yaptığının farkındalığı içerisindeydi ? Gün içerisinde algımıza insanlık sermayesi denen ahmak davranış , düşünüş , yaşayış
biçimlerini koyan geçmişizden fakat ortak olan bir geçmiş bu ; yarattığı sonuçları yaşayan biz bir sonraki zaman aralığı içerisinde nelere yol açabilecektik ? Umarsızca arkama dönüp baktım   ve ayak izlerim çoktan silinip gitmişti . İnsanlığın sermayesinde kaybolmuş gitmiştim ve kaybolan parçaları yerine koymam gerektiğini hissetmeye başladım . Optimistik bir duruş sergilemek hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olmalıydı fakat dışsal çevrenin bedenim üzerinde yarattığı problem şuan için daha önemliy ki daha az düşünmeye karar vererek daha kararlı bir şekilde yürümeye devam ettim .

Kuru çalılıkların başladığı yerde bir şeylerin değiştiğini hissetmiştim . Yürümeye devam ettiğim yön toprağı görebileceğim yükseltiye işaret edecekti ve bir an için içimden belki de önümde uçsuz bucaksız bir çöl vardır diye geçirdim ve bu belirsizlik beni korkutuyordu . Bu durumda içgüdülerimle devam ediyordum çünkü gördüğüm çalılık yığını bir şeylerin değişeceğine beni çoktan ikna etmişti . Durağanlık ölümdü belki de ve hergün tekrar eden şeyleri sorgulamam gerektiğini farketmiştim . (Bilinmeyenden korkmanın bilinç altındaki yeri hissel. Yani tıpkı dürtüsel
alınan kararların sonucunda doğan belirsizliğe karşı gösterilen korkunun nihayetinde kördüğüm gibi bir komorbitideye dönüşmesi fakat bit ile pireyi tek başıma nasıl ayırt edebilirim ki /) 

Karanlık çökmüştü . Fırtınanın durulduğunu ,gökyüzüne ve yıldızlara baktıktan sonra anlayabildim .Yıldızları görmemle rahatlamıştım ve yolculuğun ardından sanki haftalarca aylarca yürümüş kadar bitkindim fakat ruhum bedenim kadar hayatta kalmama yardım etmişti buna emindim.

Uykuya dalmanın verdiği huzur ile gerçeklikten bir an olsun uzaklaşmışken iken uyandığımda adete kondasatörü arıza yapmış bir tv gibi açılmakta zorluk çekiyor bir o kadar da uyanmamak istiyordum  ve ayağa kalkıp düşünmeye başlayınca gerçekliğin tam ortasında bir yerde bir güne daha başlamanın verdiği zorunluluğu yaktığım bir sigara ile bastırmaya çalışıyordum . 


Gitmek , herkes için aynı eylemdir  ; sadece geride bıraktıklarımız farklıdır . Sigaramın közü yanmayan kısımlara doğru kıvrılarak ilerlerken, şimdi her gün ben de gidiyordum .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder